Ubud'da iki studyoda ders veriyorum. Taksu Spa'da verdigim derslere genelde Bali'yi kisa sureligine ziyaret eden turistler geliyor. Cogunu iki haftadan sonra tekrar gormuyorum. White Lotus ise tam tersi. Nerdeyse 2 aydir ayni 6 kisilik grup geliyor. Kim hasta olmus, kimin oglu ziyarete geliyormus artik birbirimizin herseyini biliyoruz, kucuk bir aile olduk. Iki studyodan da bugune kadar birbirinden cok farkli, nefis insanlarla tanistim. Tum derslerim yavas oldugu icin de genelde yeni baslayanlar, incinmesi olanlar, yogayi denemek isteyen ama korkanlar falan benim derslerime geliyorlar. Ben de zaten bu gruplara ders vermeyi sevdigim icin tam tencere-kapak durumundayiz.
2 hafta once Taksu'ya Avustralyali orta yasli bir cift geldi. Yogaya birkac gun once baslamislar, “bize iyi davran, hareketleri yapamazsak bizi gormezden gel, biz bi kenarda takiliriz” diyerek girdiler derse. O ders onlar icin cok iyi gecti ve 2 haftadir nerde ne dersi verirsem katiliyorlar. Duzenli katilip, bundan fayda goren insanlarin derslerimde olmasini cok seviyorum. Hatun kemoterapi gormus, el parmaklarinda uyusma vardi ve o azaldi. Bu gece donuyorlar, sabah son kere dersime katildilar. Ders bitiminde birlikte fotograf bile cektirdik. Tam cikmadan once bana bir kartpostal verdiler. Cok ince zevkli, el boyama bir kart ve icinde cok dokunakli bir tesekkur mesaji... Mesajda “insanlarin hem zihin hem de beden kapasitelerini iyilestirme konusunda dogal yetenegi olan bir ogretmen” oldugumu yazmislar. Okuyunca studyonun ortasinda aglamaya basladim. Neden buradayim neyi ne icin yapiyorum; geldigimden beri zaten hersey cok net ama ara ara boyle derin hatirlatma mesajlari o kadar iyi geliyor ki... Fazlaca duygusal ama kendimi cok iyi hissederek eve yurudum.
Asil surpriz evdeydi. Bahceye girdigimde soyle bir manzarayla karsilastim:
on kokonat, var mi benden zengini? |
Ubud'un az disinda bir koyde yasayan bir arkadasima her sabah taze hindistancevizi getiren bi adam var, bir suredir onu yakalamaya calisiyoduk ama basarili olamamistik. Arkadasim bu sabah adami bulmus, motorsikletiyle yolu gosterip benim verandama 10 tane taze hindistancevizi yigdirmis. Taze hindistancevizi suyunun sayisiz faydasi var. Elektrolit ve mineral yapisi insan kaniyla ayni. O yuzden mesela acil dehidrasyon ve besin yetersizligi durumlarinda serum yerine damardan direk taze hindistancevizi suyu verilebiliyor. (Hatta savas zamanlarinda Asya'daki askeri hastanelerde doktorlar agir kan kabi olan hastalara kan yerine damardan taze hindistancevizi suyu veriyorlarmis.) Tibbi ve besinsel faydalari bi tarafa, hindistancevizi suyu beni mutlu ediyor yahu!
Survivor adasi sakinlerinin sadece kokonat icerek sapasaglam kalmasina ben hic sasirmiyorum.
Neyse, benim hindistancevizine ihtiyacim olum-kalim meselesi degil de sadece ask iliskisi tadinda oldugu icin damardan almak yerine bicakla tepesinde bi delik acip pipetle suyunu ictim. Sonra ev sahibimden bir satir alip ortadan boldum. (Ev sahibim tarla kenarlarinda oylesine yetisen ve cok belirgin bir tadi olmayan bisey icin gunlerce ugrasip adam bulduguma ve ustune para verdigime inanamiyor. Tum aile sirayla benim verandanin karsisina gecti, bana bakti ve guldu.) Olgun olanlardaki kalin ve cignemesi zor etten farkli olarak, taze hindistancevizinin jole gibi incecik bi dokusu var. Kasikla kaziyarak onu da yedim. Sonra hayattaki tartismasiz en buyuk luks olan ogleden sonra uykusuna gectim.
Bu da boyle neffis bir gundu iste...
No comments:
Post a Comment