Bu guzel koyde yasayan bir kiz varmis, adi Sena'ymis. Dogdugundan beri Sena denize ayri bir merakliymis. Ilk yuzen yabanciyi gordugunde acayip heyecanlanmis, daha once hic hissetmedigi duygular yasamis. Ama onlarin koyunde yuzen hic kimse olmadigi icin, kendisinin de yuzebilecegi Sena'nin hic aklina gelmemis bile. Yillar sonra bir baska yabanciyi suda gormus ve o heyecani hatirlamis. Yabancinin yanina gitmis, nasil yuzebildigini sormus. Yabanci tuzlu suyun onu kaldiracagini ve yuzmenin aslinda herkesin yapabilecegi cok kolay bisey oldugunu soylemis. Sena daha da sasirmis. Yabancinin dediklerine pek de inanmamis. Suya girip deneyecegine, koyun kutuphanesine kosmus suyun kaldirma kuvvetini arastirmis. Yetmemis o denizdeki tuzluluk oranini arastirmis. “Biraz daha calisir, deniz ve yuzmeyle ilgili daha cok sey ogrenirsem o zaman suya girmeye hazir olurum” diye dusunmus. Unlu yuzuculerle ilgili tum kitaplari okumus, yuzme stilleriyle ilgili filmler izlemis.
Kitap okuyup denizlerle ilgili bilgisi arttikca Sena aslinda sahilden uzaklasmis. Koyde denizle ve yuzmeyle ilgili en cok sey bilen o olmus ama hala daha bir kere bile suya girmemis. Hep biraz daha fazla sey ogrenirse koye gelen o yabancilar gibi yuzmeye hazir olacagina inanmis. Okumus, calismis, bildiklerini gururla arkadslarina anlatmis. Ama kitap bilgisi ona hicbir zaman yeterli gelmemis. Hep biraz daha kitap okur, baska yuzuculerin hayatlarini ogrenirse cok iyi bir yuzucu olacagina inanmis.
Bir sabah yillar yillar once adanin karsi kiyisina yerlesen bir arkadasi Sena'yi ziyarete gelmis. Birbirlerini gorduklerine cok sevinmisler, saatlerce konusmuslar. Oglen olmus hava cok isinmis. Sena'nin arkadasi da yabancilar gibi kiyafetlerini cikarip denize girmis ve yuzmus. Sena bunu gorunce cok sasirmis cunku arkadasi da ayni koyden olmasina ragmen bogulmamis. Sudan cikar cikmaz arkadasini soru yagmuruna tutmus. “Ne kadar fizik calistin, denizlerle ilgili kac kitap okudun, hangi yuzuculerin hayat hikayelerini biliyorsun?” Arkadasi bu sorulari anlayamamis cunku bugune kadar denizle ilgili hic kitap okumamis, hatta suyun kaldirma kuvvetinin ne oldugunu bile bilmiyormus. Kucukken o da Sena gibi denize hayranmis, ve adanin karsi kiyisina gittikten birkac yil sonra denize olan tutkusu o kadar agir basmis ki, “Bogulsam da kendimi suya birakip ilerlemek nasi birsey denemeliyim” diyip suya girmis. Birkac kere heyecanlanip su yutmus ama hic batmamis. Suda kaldikca da yuzmeyi ogrenmis. Hatta son 2 yildir da dalmaya baslamis.
Sena cok ama cok sasirmis, cunku arkadasinin anlattiklari onun bugune kadar koyun buyuklerinden gordugu, ogrendigi ve daha da onemlisi kendi inandigi herseyin tam tersiymis. Akli karismis, ne yapacagini bilememis. Arkadasi “Gel benimle” demis, “Bizim koyde herkes yuzuyor. Bir hafta kal, benimle her sabah yuz, sonra kendin karar verirsin ne yapacagina”. Sena gitmeyi cok cok istemis ama sonra karsi sahili hic bilmedigini hatirlayip korkmus. “Yolu bilmiyorum, sizin koyun adetlerini hic bilmiyorum, sen kucukken gittin alistin ama ben orada ne yaparim?” diye bir solukta siralamis. Sonra kutuphanede karsi kiyiyla ilgili bir kitap gordugunu hatirlamis; yillar once o koye giden birinin gezi guncesiymis. “Sen simdi git. Ben o kitabi iyice okuyup, sizin koyu biraz taniyayim, bir ay sonra seni ziyarete gelirim” demis.
Arkadasi o an Sena'nin asla karsi kiyiya gelmeyecegini ve asla denize kendini birakmayacagini anlamis ama bisey dememis. Sena'yi opmus ve hava kararmadan once, herkesin denizde ozgurce yuzebildigi koyune donebilmek icin yola cikmis.
auch..
ReplyDeletedid it touch that deep or ouch for something else?
ReplyDelete