The Lily Fairy by Luis Ricardo Falero |
Bir varmis bir yokmus. Evvel zaman icinde, Lea adinda bir kiz yasarmis periler ulkesinde... Lea bir peri prensesiymis, seveni cokmus. Hayatinda hep beyaz atli prensler olmus, o prenslerle guzel seyler yasamis. Masal da olsa o yasadigi iliskiler bitmis ama Lea hic ayrilik acisi cekmemis. Ozlemler, ayriliklar, kavgalar onu hic uzmemis. Cunku Lea, “acimadi ki” demeyi ogrenmis, bunun biseyler hissetmekten, gozyasi dokmekten, yas tutmaktan daha iyi oldugunu dusunmus. O bir peri kiziymis, siradan insanlar gibi kalbini burkan, icini kemiren acilar cekemezmis ki. Her sabah gorunmeyen zirhlarini takinip, uzerine de gulucukler yapistirip disari cikarmis.
Yillar yillar gecmis, peri kizi buyumus. Buyudukce peri kizi zirhi icindeki gercek varliga dar gelmeye baslamis. Her sabah o zirhi giymek gittikce daha zor olmaya baslamis. Bır gun gelmis Lea zirhin kollarini takmamis, o hafiflik hissi ona o kadar iyi gelmis ki... Ertesi gun de dizliklerini cikarmis. Gunler gunleri kovalamis ve Lea sonunda bir gun zirhini hic giymeden odasindan cikmis ve siradan dedigi insanlarin arasina karismis. Zorlanmis onceleri... Hesapsiz kahkahalar atmak, cani acidiginda aglamak, caresiz oldugunu kabullenmek zor gelmis, sasirmis bocalamis. Gercek insanlar ona kaplerini acmislar, elinde tutmuslar sacini oksamislar. Lea onlarla daha da buyumus, ogrenmis. Zirhsiz haliyle Lea ilk kere asik olmus; cok sevmis, akli karismis, cosku dolmus, ofkelenmis. Gun gelmis bu ask bitmis. Cunku Lea yine, alisageldigi gibi beyaz atlı bir prense asik olmus ve prens hicbir zaman zirhlarini cikaramamis. Lea cok aglamis, cok uzulmus, aylarca kendini bombos hissetmis. Ama icindeki gercek varliga oyle bir dokunabilmis ki... Kalbini acabilmenin, kirilgan yuzunu gosterebilmenin, zirhli birine sarildiginda “Canim acidi” diyebilmenin gucunu farketmis.
Masal ulkesinde gunler gunleri kovalamis, Lea tekrar asik olmus, hem de bu sefer bir prense degil de cobana asik olmus. Tekrar mutlu gunler yasamis, hayatinda ilk defa kendini masalsi bir peri kizi gibi degil de kadin gibi hissetmis, bu hissi de sevmis. Hayatta herseyin sonu oldugu gibi bu iliski de omrunu tamamlamis, ayrilmislar. Bir onceki kadar zor olmasa da bu ayrilik da agir gelmis Lea'ya. Ama artik ogrenmis duygularini bastirmamayi, “acimadi ki” demek yerine acilarini en derin noktada hissedip oradan guc almayi.
Gun gelmis Lea'nin peri dunyasindaki eski arkadaslarindan biri, onu ziyarete gelmis. Lea da heyecanla onu yeni arkadaslariyla tanistirmis; insanlarla ne kadar cok kaynasirsa peri arkadasinin da bu yeni dunyayi sevip zirhlarindan kurtulmayi secebilecegini dusunmus. Ama Prenslerden bunalmis olan peri, bu yeni dunyadan sadece Coban'i merak etmis. Cunku Coban bu peri kizi icin cok farkliymis, hic bilmedigi biseymis ve ona sahip olmak istemis. Asik olmus gibi yapip ama aslinda hicbisey hissetmeden Cobanla gonul eglendirmis, sonra da zirhlariyla ulkesine ve prenslere apar topar geri donmus.
Taa derinde, hic tanimadigi, daha once dokunmadigi bi yerde Lea'nin icine korkunc bir agirlik cokmus. Hic anlamamis, bildigi hicbir seye benzetememis bu hissi. Canini neyin acittigini anlamamis, agirliktan kurtulamamis. Ne peri arkadasini ne de Coban'i hic anlayamamis. Zirhlarini cikardigindan beri ilk defa “acimadi ki” diyebilmeyi cok ama cok istemis. Cok istemis ama ilk defa yapamamis... Hislerini cozebilmek istemis, o yuzden oturmus bir masal yazmis. Masalin sonuna gelmis ama hala hersey karmakarisikmis.
No comments:
Post a Comment